Airdropların Hukuki Yönü

Airdropların Hukuki Yönü

Kripto varlık ekosisteminde projelerin tanıtım ve topluluk oluşturma amacıyla kullandıkları yöntemlerden biri airdroplardır. Airdroplar, belirli bir kullanıcı kitlesine ücretsiz token dağıtarak projelerin bilinirliğini artırmayı hedefler. Ancak, bu işlemin hukuki boyutları ve sözleşmesel unsurları dikkatle incelenmelidir. Airdropların hukuki yönünü anlamak, hem projeler hem de katılımcılar için büyük önem taşır. Bu yazıda, airdrop süreçlerini hukuki açıdan ele alarak, projelerin kullanıcılara dağıttığı token miktarının belirsiz olduğu durumlarda ortaya çıkan hukuki sorunları inceleyeceğiz.

 

Airdrop süreci, ekosistemde en yaygın kullanılan yöntemlerden biridir. Bu süreç, projelere reklam açısından büyük faydalar sağlarken, başka ek kazançlar da sunar. Örneğin, projenin kullanımına karşılık airdrop ile token dağıtacağını belirten projeler, aynı zamanda uygulamadaki hataların tespiti için kullanıcılardan geri dönüş alırlar. Projeler sabit bir model seçmek zorunda olmayıp hibrit modeller de kullanabilirler; ancak airdroplar genel olarak standart airdrop, bounty airdrop, holder airdrop, exclusive airdrop ve retrodrop gibi kategorilere ayrılabilir.

Sözleşme Hukuku Açısından Airdrop

Airdrop süreci aslında sözleşmeye dayalı bir süreçtir. Projeler ile kullanıcılar arasında, kullanıcıların belirli şartları yerine getirmesi durumunda projelerin bazı yükümlülükleri yerine getirme taahhüdünde bulunduğu bir sözleşme yapılmış olur. Bu sebeple, airdroplar hem uluslararası hukukta hem de Türk hukukunda çeşitli hukuki değerlendirmelere tabidir. Uluslararası bağlamda, airdropların düzenlenmesi ve denetimi çoğunlukla menkul kıymet yasaları ve vergi düzenlemeleri çerçevesinde ele alınır. ABD'de SEC (Securities and Exchange Commission) ve Avrupa'da ESMA (European Securities and Markets Authority) gibi düzenleyici kurumlar, kripto varlıkların menkul kıymet olup olmadığını belirler ve airdropların bu kapsamda değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine karar verebilir SEC'in, çeşitli ICO'lar ve token dağıtımlarıyla ilgili olarak yaptığı soruşturmalarda, düzenlemelere uymama veya yanıltıcı beyanlar nedeniyle airdrop gerçekleştiren şirketlere yaptırımlar uyguladığı görülmüştür. Örneğin, 2018 yılında SEC, Airfox ve Paragon gibi şirketlere ICO süreçlerinde yatırımcıları yanılttıkları gerekçesiyle ceza vermiş ve bu şirketlerle anlaşmalara varmıştır. SEC, airdrop süreçlerinin menkul kıymet dağıtımı olduğu yönünde bir yaklaşıma sahiptir. 2024 yılı Nisan ayında SEC, ABD-Texas merkezli bir giyim şirketinin kullanıcı cüzdanlarına #BEBA Token olarak airdrop yapması üzerine şirkete dava açtı. Davada, şirketin gönderdiği airdropların menkul kıymet olduğunu iddia ederek, kripto varlık airdrop sürecinin hukuka aykırı olduğunu savundu ve şirketin airdrop sürecini mahkeme eliyle durdurdu. Bir diğer açıdan, airdrop süreçlerinin suçun finansmanı ve kara para aklama süreçlerinde de kullanıldığı göz önüne alınırsa, devletlerin ileride bu konuda katı kurallar getireceği aşikardır.

Airdrop süreçleri, Türk hukuku açısından sözleşme hukuku çerçevesinde değerlendirilebilir. Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde airdrop süreçlerini incelediğimizde, karşımıza çıkan en sık sorun edimlerin belirsizliğidir. Şöyle ki, airdrop sözleşmelerinde dağıtılacak token miktarının net olarak belirtilmemesi sorunun temelini oluşturmaktadır. Türk Hukukunda, sözleşmenin konusu belirli ve ifası mümkün olmalıdır. Belirlenebilir olmayan veya muğlak ifadeler içeren sözleşme hükümleri, sözleşmenin geçerliliğini tehlikeye atabilir.

Airdrop Miktarının Belirsiz Olduğu Durumlar

Öncelikle, airdrop sürecini Türk Hukuku açısından ele alalım. Açıkça görülmektedir ki, airdrop süreci bir sözleşme sürecidir. Bu sözleşme, airdrop gerçekleştirecek proje ile kullanıcı arasında akdedilir. Airdrop sözleşmeleri, bir blokzincir projesinin belirli şartları yerine getiren kullanıcılara token göndermeyi taahhüt ettiği ve kullanıcının bu şartları yerine getirmesi durumunda taahhüt edilen tokenleri alma hakkı kazandığı bir sözleşmedir. Airdrop sözleşmeleri, benzerleri olsa da yeni bir sözleşme modelidir. Şekil şartı gerektiren sözleşmeler kanunda açıkça belirtilmiş olup, airdrop süreci henüz şekil şartına tabi değildir. Ancak, yazının konusunu oluşturan unsur sözleşmenin konusudur. Bazı projeler, airdrop süreçlerinde kullanıcılara gönderilecek token miktarını belirtmemektedir. Kanun, bir sözleşmenin geçerli olabilmesi için tarafların yükümlülüklerinin ve edimlerinin açık ve net bir şekilde belirlenmiş olması gerektiğini belirtir. Bunun sebebi, sözleşmelerde taraflara hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik sağlamaktır.

Örneğin, bir blokzincir projesi kullanıcılarına airdrop dağıtacağını ilan etti. Bu ilanda, kullanıcıların airdrop alabilmek için şirketin yayınlamış olduğu uygulamayı kullanmaları gerektiği belirtildi. Ancak, ilanda kullanıcıların bu zinciri ne sıklıkla ve hangi işlemlerde kullanmaları gerektiği ya da dağıtılacak airdrop miktarının hangi kriterlere göre belirlendiği açıklanmadı. Tokenlerin dağıtım gününde ise proje, airdrop miktarını adaletsiz veya hakkaniyete aykırı bir şekilde dağıttı. "Bu gibi durumlarda, kullanıcı airdrop almak için yükümlülüklerini yerine getirmiş olsa da, projenin kullanıcı başına dağıtacağı token sayısı, yani yükümlülükleri net değildir. Çünkü dağıtılan token sayısının hangi kriterlere göre belirlendiği anlaşılmamaktadır. Bu durum, airdrop sözleşmelerinde boşluk oluşturmaktadır ve kullanıcılar, hakkaniyete aykırı token dağıtımı nedeniyle yargı yollarına başvurabilir. 

Kullanıcının Mahkemeye Başvurması Durumunda Yargılama Süreci

Başvuru üzerine, mahkeme öncelikle mevcut hukuk kuralları çerçevesinde airdrop sözleşmesinin uygunluğunu inceleyecektir. İnceleme, ilk olarak sözleşmenin zorunlu unsurlarını; yani tarafların ehliyeti, varsa şekil şartları ve karşılıklı irade beyanlarını içerecektir. Mahkeme, sözleşmenin kurulduğuna kanaat getirdiği taktirde sözleşmenin konusunu incelemeye geçecektir Sözleşmenin konusu olan airdrop sürecinde, öncelikli olarak projenin whitepaper'ını ve airdrop ilanını inceler. İncelemede, airdropların hangi usulle dağıtılacağına dair bilgi varsa, bu kapsamda bir değerlendirme yapar. Ancak, proje whitepaper'da ve airdrop ilanında tokenlerin hangi şekilde dağıtılacağına dair bilgi paylaşmadıysa, mahkeme projenin airdrop hakkında paylaştığı reklamları, benzer ilan ve bilgileri inceler.

Projenin airdrop sürecini inceleyen mahkeme, dağıtılan token miktarını ve dağıtım usulünü detaylı olarak inceler. Ardından, dağıtımın hakkaniyete ve ahlaka uygunluğunu değerlendirir. Bu değerlendirme sonucunda hakkaniyete aykırılık tespit ederse, mahkeme sözleşmenin feshine veya yeniden düzenlenmesine karar verir. Hukukumuzda, sözleşmelerin feshi son tercihtir. "Mahkemeler, öncelikle sözleşmenin amacını koruyarak, eşitlik ve hakkaniyete uygun bir şekilde sözleşmenin tadilini (değiştirilmesini) amaçlar. Örnek olayımızda, kullanıcı zararının tazmini gerçekleşebileceği için mahkeme, eşitlik ve hakkaniyete uygun bir şekilde kullanıcının hak ettiği token miktarına ulaşması için sözleşmeyi yeniden düzenleyebilir. Mahkemenin kullanıcı lehine verdiği bu karar diğer kullanıcıları etkilemez; ancak diğer kullanıcılar da ilk davada verilen kararı örnek göstererek haklarını talep edebilirler.

 

Av. Burak Mercan